30 Ocak 2014 Perşembe

Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği Bölümü

Yeniden öğrenciliğe başladığımı Ekoköy Dizayn Eğitimi (EDE) başlıklı yazımda anlatmıştım.

Birleşmiş Milletler Gibi...

Derslerim başladı. Online eğitim keyifli bir deneyim. Eğitimi aldığım üniversite Barcelona'da. Eğitimi düzenleyen kurum İskoçya'da. Eğitmenler Fransa, Meksika, Güney Afrika, Brezilya, İngiltere'den. Birleşmiş Milletler tadında olan sınıfım 30 kişi. Sınıftaki tek Türk benim. Dersler, eğitim şekli, sınıf arkadaşlarım hakkında Alternatif Yaşam Planlamasında paylaşacağım çok şey olacağını hissediyorum.

Ekoköy Dizayn Eğitimi alan dünyanın birçok farklı ülkesinden kişilerin bazı ortak özellikleri
  • Belirli bir yaşın (asgari 25 yaş ve yukarısı) üzerinde olmaları,
  • Farklı birçok alanda uzmanlaşmış, kariyer ve hayat tecrübelerine sahip olmaları,
  • İnanç ve ruhsal yönden kendilerini geliştirmiş olmaları,
  • Mevcut dünya sisteminin sürdürülemez olduğunu fark etmeleri
olarak sayılabilir.

Eğitim, ekoköy oluşturmak için gerekli ekonomik, ekolojik, sosyal ve manevi bilgiyi içeriyor. Almakta olduğum eğitim UNESCO tarafından Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Eğitiminin önümüzdeki on yılı için önemli bir unsuru olarak onaylanmış. 2006 yılından beri mezun olan kişi sayısı 1800 kişi.

Ekoköy Dizayn Eğitimi Dünya için çok önemli bir başlangıç. Ve fakat daha iyisinin olması gerektiğini ve hatta bizim daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum.

Hayalim bir üniversitemizde Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği Bölümünün açılması.  Bizlerin on yıllar süren deneme-yanılma, araştırma, okuma öğrenme süresini dört-beş yıla indirecek, 17-18 yaşında başlayan, mezun olduklarında bedensel güçlerinin en üst seviyesinde olan Sürdürelebilir Yaşam Mühendislerimizin olmasını hayal ediyorum. Dünyada Sürdürülebilir Yaşam Mühendistliği Bölümü henüz yok, en yakın benzeri benim öğrencisi olduğum Ekoköy Dizayn Eğitimi.       

Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği (SYM) Ders Programı...
Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunuyum. Bölümümde ilk iki sene restoran yönetimi, servis hizmetleri, mutfak yönetimi, beslenme, sanitasyon, oda hizmetleri gibi uygulama yönü fazla olan dersler vardı. Üçüncü ve dördüncü senelerde ise iş idaresi, maliyet hesabı, ileri muhasebe gibi teorik yanı fazla olan dersler vardı. Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği (SYM) ders programı içinde aynı uygulamayı düşünüyorum.

İlk iki-üç sene uygulama ağırlıklı dersler olmalı. 
  • Bitki ve ağaç yetiştirme ve bakımı (Hububat, sebze, baharat, meyve ve yemiş ağaçlarının yetiştirilmesi, bakımı ve hasadı)
  • İnşaat becerileri (Duvar örme, sıva yapma, demircilik, boya ve tadilat işleri, tesisat döşemesi)
  • Küçükbaş hayvancılık, arıcılık, kümes hayvanları, evcil hayvan bakımı   
  • Acil tıbbi müdahele yapabilecek tıbbi beceri, (Zehirlenme, kanamalı duruma müdahale, enjeksiyon yapabilme, ilk yardım)  
  • Gıda saklama ve üretme yöntemleri (Konserve, gıda kurutma, peynir yapımı, doğal maya üretimi ve ekmek yapımı)
  • Marangozluk
  • Kaynakçılık
  • Basit makinelerin çalışma prensipleri (Pres, değirmen yapımı)
  • Damıtma ve ayrıştırma sistemleri (Deniz suyu, akarsu, gölden içilebilir su elde etme, bitki ve çiçeklerin esanslarını çıkarma)    
  • Temel Kimya (Sabun ve diğer temizlik malzemelerinin yapımı)   
Temel beceri bilgilerinden sonra üç ve/veya dördüncü yılda şu anda almakta olduğum eğitimin benzeri bir eğitim olmalı.
  • Ekonomi
  • Ekoloji
  • Sosyoloji
  • Dünya ve çevre
  • İnanç ve ruhsal gelişim.
Yukarıdaki ders programı SYM bölümünün ana çerçevesi sayılabilir. Temel dersler farklı mühendislik fakültelerinde, farklı bölümlerde öğretiliyor hali hazırda. SYM bölümü için eğitmen ve ders içeriği temin etmek zor olmayacaktır.
Kas Hafızası...
SYM eğitimi kendine yeten sürdürülebilir yaşam için hayati olan fakat kent yaşamının bize unutturduğu becerileri yeniden kazanmamızı sağlayacak.

Sınırlı süre televizyon izlerim. Bu aralar, Youtube'da gezinirken, göz ucu ile izlediğim bir yarışma var. Evli, nişanlı çiftler bazı oyun ve becerileri eşlerinin kaç kez yapabilecekleri üzerine iddiada bulunuyorlar. 25-45 yaş arasında insanlar çivi çakamıyor, testere ile tahta, balta ile odun kesemiyor , bir şeyi isabetli bir yere fırlatamıyor, soğan rendeleyemiyor. Yarışmayı keyifli kılmak adına "beceriksiz" kişileri yarışmacı olarak seçtikleri muhakkak ama SYM de temel ders olarak uygulamalı öğretilecek birçok konuyu kent hayatı bize unutturdu.
  
Sürdürülebilir yaşam için esas olan bir çok beceriyi "Kas Hafızamız" sahip olamadı. Kas hafızası nedir? sorusunun en basit cevabını aşağıdaki deneme ile anlatayım. 

Çok basit ve ve beş yaşından beri çok iyi bildiğim bir şey yaptım. Adımı Soyadımı yazdım.

Ve Fakat sol elimle yazdım. Yapabilmek için gerekli olan her bilgi beynimde vardı ancak sol elim ile yavaş yavaş ve zor yazabildim adımı soyadımı. Çünkü sol elimin kas hafızası harfleri nasıl yapacağını bilmiyordu. Aynı şekilde sağ ayağım ile topa nasıl ve hangi şiddette vuracağımı bilmeme ve isabetli şutlar atabilmeme rağmen aynı şeyi sol ayağıma yaptıramam gibi. Kentli olmak kas hafızamıza yaşamsal becerileri kazandırmıyor.

Şehir dışında küçük bahçeli bir evde yaşıyorum. Bahçede ardiye ve eğitim odası olarak kullandığım bir odam var. Fırsat buldukça ve evde yapabileceğimi düşündüğüm projeler bulduğumda becerilerimi ilerletmek için ahşap ile çalışıyorum. Ahşap saksı, sandık seralar ve ahşap pres marangozluk öğrenmek adına denediğim projelerdi. Ahşap pres ile zeytinyağı sıkabilmek keyifli bir deneyimdi. İyi kötü ahşap ile çalışmayı öğrendim. Mevcut ekipmanlarım ile daha ileri düzeyde marangozluk işlerini yapamıyorum yanda resmi görülen gönye kesim makinası ve tezgahına ihtiyacım var. Tabii marangozluk işlerini deneme yanılma yöntemi ile öğrenmeye çalışmak pek sağlıklı bir öğrenme yolu değil. İşin püf noktaları için yine Youtube'a başvurmam gerekecek sanırım. Yeri gelmişken yazayım: Günümüzde Youtube'u eğitim amacıyla kullanamayan, nasıl kullanacağını bilmeyenlerin fark yaratacak başarılar sağlaması zor. Öğrenmek istediğiniz hemen herşey Youtube'da detaylı anlatımları ile yer alıyor. Tabii İngilizce bilgisi Youtube için çok önemli. SYM'de Youtube'u doğru kullanmayı öğretmek de yer almalı.

Marangozluk dışında metal ve metal profiller ile çalışmayı ve kaynak yapmayı da öğrenmek istiyorum.      

SYM'nin Denkliği Nedir?
SYM fikrini anlattığım bir arkadaşım:
- Diyelim ki böyle bir bölüm açıldı, denkliği ne olacak bu bölümün? diye sordu.
Girişimcilik seminerinde izlediğim Özyeğin Üniversitesi Rektörü Erhan Erkut'un Girişimcilik Bölümünü açarken yaşadıklarını anlattığı anıyı anlattım arkadaşıma.
Özyeğin Üniversitesin'de Girişimcilik Bölümünün denkliği için YÖK ile görüşmüşler. YÖK yetkilileri, bu bölüm mezunları kamu sektörlerinden birinde bir işe başvuracak olursa biz bunları ne mezunu diye düşüneceğiz? diye sormuşlar. Bu soruya Erhan Bey, "Merak etmeyin, biz bu bölüm mezunlarını kamuda işe başvurmasınlar diye yetiştiriyoruz" demiş.
Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Bölümünün denkliği nedir bilmiyorum. Bir denkliği olduğu kesin. Benzer şekilde SYM'nin de bir denkliği bulunacaktır.
Önemli olan SYM mezunlarının denklik kaygısı taşıyacak bir işe başvurmayacak olmaları.

Peki SYM eğitiminin bir lisans diploması ile belgelenmesi zorunlu mu? Eğitim aldığım Gaia Education bir üniversite değil, bir vakıf. Sürdürülebilir yaşamın önemini anlamış bir vakıf tarafından desteklenen ve eğitim sonunda bir sertifika verilen bir eğitim neden kurulmasın?          
İlk Olma Fırsatı
Çok ütopik görünüyor olabilir ama yukarıdaki müfredatı zaman içinde öğreniyor ve uyguluyor ekoköy kurucuları ve yaşayanları. Temel soru neden bu bilgi ve deneyim işi eğitim vermek olan bir yerde verilmesin. Deneme-yanılma ile öğrenmek uzun süren ve zahmetli bir süreç, hızlı ve çok sayıda ekoköylerin oluşması için SYM'lere ihtiyacımız var.

Sürdürülebilir Yaşam Mühendisliği Bölümünün açılması için özel üniversiteler ve vakıflar ile yakın zamanda iletişime geçeceğim. SYM Bölümü açılırsa 80'li yaşlarımda (Bill Mollison gibi) bile yapabileceğim bir işim de olur. Açılacak SYM bölümünde araştırma görevlisi ve eğitmen olmaya hazırım. İyi bir araştırma görevlisi ve eğitmen olacağımı garanti ediyorum. 

Adım Adım Ekolojik Ev Yapımı



EKOLOJİK EVLERİN EN BASİT ÖRNEKLERİNDEN BİRİ
Antalya'nın Alakır Vadisi HES projeleriyle tehdit altındaki doğa harikalarından biri. Vadiyi HES'lere karşı savunan Alakır Nehir Kardeşliği inisiyatifinin iki üyesi inşa ettikleri "ekolojik ev"in yapım aşamalarını bir rehber olarak paylaştı.
Alakır Nehri Kardeşliği antikapitalist mimari yaklaşımıyla inşa ettiği "ekolojik ev"in yapım aşamalarını adım adım gösteren bir rehber yayınladı. "Başka bir mimari mümkün" mottosuyla yola çıkan iki "Alakırlı" yuvamızı "Yuva" adını verdikleri evlerini arazilerinden elde ettikleri taş, toprak, çalı, gübre, ağaçtan ve en yakın yerleşimin atıklarından topladıkları kapı, pencere, tahta, lavabo, lastik, musluk, camlarla yaptılar. Zaman darlığından bir miktar hazır malzeme de kullandılar. Malzeme seçerken "en yakın malzeme, en doğru malzemedir" prensibine uydular. İki kişi günde sekiz saat çalışarak 74 günde inşaatı tamamladılar.

YERIN SEÇIMI

Yuva'nın sırtını kuzey-güney doğrultusundaki bir vadide bulunan arazinin kuzeyindeki tepeciğe vermişler. Böylece kuzeyden gelen soğuğa karşı korunaklı ve güneyden gelen kış güneşine karşı açık olarak yerleşerek, ısınma, havalandırma ve aydınlatma tüketimini en aza indirmişler.

1- Yer tefsiyesi

Kuzey sırtına yerleştireceğimiz 'yuva'nın su basmanı için, kuzeydeki eğimi kazdığımızda çıkan toprağı, yakınlardaki büyükçe taşlarla ördüğümüz güney yamacındaki sete doğru sererek kotu eşitledik. Tefsiye (temizlik) sırasında kestiğimiz çalıyı ve artan taş ve toprağı inşaatımızda kullanmak üzere ayırdık. Kuzey yamacının açılan toprak yüzünü taşla örerek sabitledik.

2- Yer planı

Beş metre çapında bir daire (yaklaşık 20 mt²) olarak tasarladığımız Yuva'nın oturacağı yeri, yönleri ve direklerin yerlerini külle işaretledik. Banyo ve tuvaletin dışarıda olduğu yuvamızın büyüklüğünü, hem inşa hem de yaşam aşamalarında, çocuklu bir ailenin, maksimum huzuru ve sağlığı ile minimum enerji ve ürün sarfiyatı ölçütleri belirledi.

3- Direklerin yerleştirilmesi

Kesilerek kabukları soyulan, yörenin hakim ağaçlarından pırnal meşe direklerinin toprağa girecek 60-70 cm'lik kesimleri, yine yörenin hakim ağaçlarından kızılçamların çırasının ateşiyle kararacak kadar yakıldıktan sonra, açılan çukurlara etrafları taşlarla iyice sağlamlaştırılarak yerleştirildi.

4- Su basmanı

Etraftaki büyükçe taşlarla, direkler hizasından 20-30 cm yüksekliğinde oluşturulan çemberin içi, önce büyükçe taşlarla, sonra çakılla ve son olarak da çakılların arasını dolduracak şekilde toprak serilip tepilerek tesfiyelendi.

5- Duvar kalınlaştırıcı direklerin yerleştirilmesi

Duvarları istediğimiz kalınlığa getirmek için, kesilerek kabuğu soyulan meşe pırnalı ağaçları, 2-3 yerlerinden telle bağlanarak direklere sabitlendi.

6- Duvar kalıbının oluşturulması

Etraftan kesilen zakkum dalları,  direklerin arasına paralel olarak 20-30 cm aralıkla, içten ve dıştan olmak üzere, çatı direkleri hizasına kadar (kapı ve pencere yerleri hariç) çakıldı.

7- Duvar kalıplarının çalıyla doldurulması

Tesfiye için kesilen çalılar ve direkler için kesilen ağaçlardan kalan dallar, pencere ve kapı yerleri kabaca açık bırakılacak şekilde, zakkumlarla oluşturulan duvar kalıplarının içine iyice sokuşturuldu.

8- Pencerelerin yerleştirilmesi

En yakın yerleşim yerinin atıklarından (yıkılan bir bina, hurdalık, çöplük...) bulunan uygun pencereler, yataklarında teraziye getirilerek, tahta ve dal parçalarıyla direklere çakılıp sabitlendi.

9- Duvar çamurunun hazırlanması

Tesfiyeden çıkan toprağı (elenmeden, sadece büyük taşlardan ayıklanmış), mercimek hasadından kalan sap ve samanla (buğday... samanı da olur) ve etraftaki çam iğneleriyle (benzerleri de olur) karıştırıldıktan sonra su ekleyerek, iyice yapışkan (ne çok sulu ne çok katı) hale gelinceye kadar ayakla çiğneyip 1 gece demlenmeye bıraktık.

10- Çalı duvarlarının çamurla sıvanması

Çalılar, içten ve dıştan, gerekli görünen boşluklar taş parçalarıyla dolgulanarak, çamurla sıvandı. Böylelikle iç ve dıştan yapılan sıvanın ortasında kalan çalıdan boşluk, iç etkenlerin dışarıya, dış etkenlerin de içeriye olan etkisine karşı yalıtım görevi görür.

11- Çatı direklerinin yerleştirilmesi

İnce uçlarının çapı en az 15 cm olacak şekilde kesilip kabukları soyulan çam direkler, 'mandala' çatı sistemine göre yerleştirildi. Mandala çatı sistemi, yuvarlak formlu yapılarda, orta direk kullanmadan ağır toprak çatıları taşıyabilecek imkan sunar. Ayrıca mandala çatı, isteğe bağlı olarak, istenilen büyüklükte, tepeden ışık girişini sağlayacak bir cam yerleştirme olanağını da verir. Biz, atık olarak bulduğumuz bir kamyon lastiğini ölçü olarak kullanarak cam yerleştireceğimiz tepe boşluğunu ayarladık.
İstenilen çatı yüksekliği boyundaki bir destek direk, istenilen tepe açıklığının izdüşümünün kenar çizgisine yerleştirilerek, çatı direkleri sırayla tepe açıklığının dairesini oluşturacak şekilde birbirinin üstüne yerleştirilir. Direklerin her biri diğerinin üstüne yerleştirildiğinde bir telle kaymaması için sıkıca bağlanır. En son direk, ilk direğin altına sokulduktan sonra taşıyıcı direk çekilip alınarak mandala çatı direklerinin sıkışarak oturması sağlanır. İyice sıkışarak oturan direkler isteğe bağlı olarak büyük bir çiviyle birbirlerine çakılabilinir. Son olarak, saçaklarda ve tepede fazladan uzayan direklerin uçları kesilir.

12- Çatı tahtalarının çakılması

Kısıtlı zamanımızdan dolayı biz hazır tahta almak zorunda kaldık. Ancak atık inşaat tahtaları ve benzer malzemelerle de çatı örülebilinir.

13- Duvarların son sıvası

Son sıvadan önce pencereler gibi kapımızı da yerleştirip sabitledik. Duvarlar tamamen kuruduktan sonra oluşan çatlakları kapatarak son rötuşları yapmak için, dış duvarları sadece elenmiş topraktan hazırladığımız çamurla sıvadık. İç duvarlarının sıvasını ise üç birim elenmiş toprağa, bir birim taze inek gübresi, bir birim yanımızdan akan nehrin kenarlarında bulunan kilden ve ¼ birim de bulunduğumuz yöreye özgü bir toprak çeşidi olan aktoprağı ekleyip suyla karıştırarak elde ettiğimiz bulamaçla yaptık. Bu sıva kuruduktan sonra duvarları hafifçe ıslatarak bir deri parçasıyla sırladık. İç sıva için, elenmiş toprakla taze inek gübresi karışımı yeterli olmakla beraber, yöreye özgü tutucu ve sağlamlaştırıcı doğal malzeme ve tekniklerle sıva zenginleştirilebilinir.

14- Çatı izolasyonu

Çatıya döşeyeceğimiz malzemeleri tutması için önce çatının saçaklarına kapak tahtaları çaktık. Çatı malzemelerini sermeden önce, son olarak da tepe penceremiz için bulduğumuz atık kamyon lastiğini, çatı direklerini içine alacak şekilde yerleştirip direklere vidalayarak sabitledik. Üzerine de, lastiği kaplayacak büyüklükte bulduğumuz atık kalın bir camı silikonla yapıştırdık. Tavan tahtalarının üzerini ilk olarak, bir nalburda bulduğumuz ve elinde kaldığı için ucuza verdiği (120tl), hava geçirgen bir su yalıtım malzemesiyle döşedik. Bu, şartta olmamakla beraber, üzerine döşeyeceğimiz doğal malzemelerde oluşabilecek bir soruna karşı, deneyimsizliğimizden ötürü bir sigorta olarak düşünüldü.
Bu malzemenin üzerine etraftan kestiğimiz sazları, onun üstüne topladığımız çam iğnelerini, onun üzerine de aynı duvarın ilk sıvasında olduğu gibi hazırladığımız çamuru 5-10 cm kalınlığında olacak şekilde serdik. Çamur tamamen kuruduktan sonra oluşan çatlakları kapatıp son rötuşları atmak için, iç duvarların son sıvasında kullandığımız karışımla çatıyı sıvadık ve kuruduktan sonra su yalıtımı için atık sıvı yağla fırçaladık. Çatı, ideal olarak her yıl, yaz sonu kışa girmeden bir bezle son sıva karışımının bulamaç haliyle bir kez silinmelidir.

15- Yer tahtasının çakılması

Tesfiyelenen toprak zemine 50 cm aralıkla yerleştirilen 5 cm x 10cm tahtaların araları toprakla doldurulup tepildikten sonra haşerata karşı meşe külüyle kaplandı ve yer tahtaları çakıldı.
Ahşap yerine, iç duvarlar için kullanılan son sıva karışımı serilerek de zemin toprak bırakılabilinir.

16- Kuzey duvarının gömülmesi

Yuva'nın kuzey duvarıyla arkasında kalan taş duvarın arası, drenaj oluşturacak şekilde taşla doldurulup üzerine toprak serilerek tepildi. Böylece kuzeyden gelen soğuklara karşı ev korunmuş oldu. Oluşabilecek rutubet, taş drenajla engellendi. Tercihen, dolgu yapılmadan, bir soba borusu, yere paralel olarak, bir ucu evin içinde yerden 20-30 cm yüksekliğe denk gelecek şekilde hafifçe çıkartılıp, diğer ucu ise haşeratın girmesini önleyecek şekilde sineklik teliyle kapatılmış olarak taş drenajın içine doğru yerleştirilirse, borunun evin içindeki ucuna takılacak olan bir kapağın yazın açılmasıyla sağlanacak serin hava akımı havalandırma görevi görecektir.

17- İç yerleşim

Kış gündoğumu ve batımı ışığına göre yerleştirdiğimiz kapı ve pencereler, bize iç kullanım için yol gösterici oldu. Vadiye hakim rüzgarlara karşı güneybatı yönünde yerleştirilen kapıdan girişin hemen soluna mutfak tezgahını ve lavaboyu yerleştirdik. Böylelikle batı penceresinin önüne oturan mutfak tezgahına gelen akşamüstü ışığı, akşam yemeği hazırlıkları sırasında doğal aydınlatma sağlamış oldu. Lavabodan çıkan atık su, kimyasal bir temizlik malzemesi kullanılmadığından, bir boru aracılığıyla evin önündeki  bahçe sulamasına yönlendirildi. (permakültür)
Mutfak tezgahının sağına, kuzey duvarının önüne, mutfak tezgahı hizasına kadar yükseltilmiş bir kaidenin üstüne, kuzine soba yerleştirildi. Böylelikle hem yemek hazırlığı sırasında kolaylık hem de yuva'nın kış güneşine maruz kalamayan kuzey tarafının da ısınması sağlanmış oldu. Sobanın sağındaki küçük bir alan odunluk olarak düzenlendi.Odunluğun sağına, kuzeydoğu cephesine, elbise dolabı/kitaplık çakıldı.Doğu penceresinin önüne yatak konuldu.
Kış güneşini en çok alan güney pencerelerinin önüne oturma yeri ve yemek masası yerleştirildi. Kapının soluna askılık/ayakkabılık çakıldı. Müzik aletleri, çatı direklerinin arasına çakılan tahtaya asıldı. Çatıyla duvarın birleşim yerleri raf olarak değerlendirildi. Mutfak tezgahının altı mutfak malzemeleri için ayarlandı. Yuvanın ortasına, tepe penceresinin altına, bebeğin beşiği konuldu.

MALIYET

Yaklaşan doğum ve kış koşulları nedeniyle kısıtlı zamanımızdan dolayı, atık olarak bulmak için fazla zaman ayıramayıp satın almak zorunda kaldığımız bazı malzemeler dışında bu ev '0' maliyetle de yapılabilinir.
Biz, hazırdan aldığımız tahtalara yaklaşık 1.000 TL ödedik. Yuva'nın kabası için 1.500 TL, toplamda ise iç/dış her şey dahil 2.250 TL (1000€) para harcamış olduk.

28 Ocak 2014 Salı

SOSYAL EKOLOJİK BİR KÖY NASIL KURMALI, İNSANLARI NASIL HEM DESTEKÇİ HEM FAYDALANICI YAPMALI



- Donat Emlak Donat Emlak'ın Asmalı Beldesi / Hacıgelen Köyü / Umurbey Bucağı'ndaki yerine ait görseller (https://www.facebook.com/donat.donatemlak/media_set?set=a.395220227282188.1073741826.100003826416367&type=1) alınacak.
Saim Yiğit Bayrak FB hesabından resimler

TANIMI 

1991 yılında, Robert Gilman bir standart haline GELEN  bir EKOLOJİK KÖY tanımını yayınladı. Gilman göre bir eko köy şöyle tanımlanır: 

• insan ölçeklerine uygun 
• tam özellikli yerleşim 
• insan faaliyetlerinin doğal dünyaya zararsız bir şekilde entegre olduğu 
• Sağlıklı insan gelişimini destekleyici bir yapıda 
• belirlenmemiş bir geleceğe doğru başarıyla devam edilebilir.


Beyin Fırtınası notları
- Burası bir tatil köyü ve otel mantığında olacak. Tüm STK'larla işbirliği yapıp alt yüklenicilik yapabilecek bir oluşum (Sosyal Köy)
-İçeride canlı olarak neler olacak?
Koyunlar, çocuklar, sokak çocukları, engelliler, dezavantajlı konumdaki kadınlar, yaşlılar.
- Sorumlu turizm 

(Sorumluluk sahibi ve destekçi olmak isteyen aileler vasıtasıyla) yapılacak.

- Hafta sonu VE TATİLLER odaklı bir gidiş geliş düşünülüyor.
YAZ, BAYRAM VE SÖMESTİR tatillerinde özellikle

- Avantajlı ve dezavantajlı insanları kaynaştırmak amaç. İkisinin de normal doğasında olmaması sebebiyle normal davranış kurallarının dışına çıkmak zorunda kalacaklar/OLANAĞI BULACAKLAR, ortak paylaşım alanlarında eşit olacaklar.

- Kaynaştırma faktörünün eksikliği bugüne kadar bu gibi projelerin BAŞARILIolmasını engelledi.

- Köylü ile kentli arasında da diyalog kurulabilecek olması önemli.

- O köydeki hane sahibi olan insanların evlerini restore etmek sonuçlardan biri.(Düzeltme: bu restorasyon vasıtası ile yerel halkı köye geri çekmek, ve yerel kültürün yaşatılması ve bölge halkı ile kaynaştırmayı başarmak)

- 23 Nisan'da yerli halk ile ortak bir şenlik düzenlenebilir. (önceki madde ile aynı hedef)

- Yöre halkının desteğini almak çok önemli ancak bu sonuçlardan biri olmalı.

- "Sosyal ve Ekolojik Köy" mantığında organik tarımdan da değerli bir şekilde tarım yapılabilen bir oluşum.

- Burada üretilen Permakültürel ürünler insanların evlerine gidecek. İnsanlar ihtiyaçlarını söyleyecekler, (internettten haftalık sipariş!..) onların ihtiyaçlarına göre üretim yapılıyor olacak. Söylem şunun gibi olabilir: "Sizin ihtiyacınız olanı sizin için yetiştireceğiz" (bunu çok sevdim)

- Permakültür aynı zamanda iş olanağı da yaratacak, çalışkan insanlar oradalar zaten.

- GDO'lu ürün yok, GDO'lu insan var! :)

- Programlı tracking turları da yapılabilecek aktivitelerden biri, 
teknik üniversitelerde bu tip klüpler var, özellikle SOSYAL SORUMULLUK ve DOĞA SPORLARI klüpleri

bir dahaki yazılarımızda  EKOKÖY ü detaylı inceleyeceğiz

DOĞA İLE EMPATİ KURALIM


en önemli südürülebilrlik aracı - insan ruhu ve huzuru

Rahatlamaya çalıştığımız anlarda hepimiz hayal etmez miyiz bir ağacın altını, yeşili, mis gibi havayı,kuş seslerini… Şehrin karmaşasından, gürültüsünden, stresinden kaçmak için sığınmaz mıyız parklara? Pazarları çocuklarımızı alıp gitmez miyiz bir ağaç altına? En güzel anılarımız, hayallerimiz oralarda değil midir?

Mother and Child
Yapılan psikolojik araştırmalarda tam bunları işaret ediyor. Doğanın bir parçası olan insanın doğayla iç içe olduğunda daha mutlu olduğunu gösteriyor. Yeşilin huzuru ve dinginliği içerdiği, ruhu sakinleştirdiği düşünülüyor. Şehir resimlerine bakan insanlarda olumsuz duygular uyanırken, güzel doğa resimlerimim kişilerde olumlu duygular uyandırdığı görülüyor. Doğa resimlerine bakan insanlarda nabzın ve tansiyonun düştüğü gözleniyor. Bir hastanede yapılan araştırma, odası yeşilliğe bakan hastaların, odası betona bakan hastalara oranla, çok daha az bakım ihtiyacı duyduğunu, daha az ağrı kesici kullandığını ve daha çabuk iyileştiğini gösteriyor. Park, bahçe, orman, kumsal gibi doğal alanlarda vakit geçirmenin kan basıncını, kaygı ve stresi azalttığını, uykuyu düzenlemeye yardımcı olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği biliniyor. Açık havada bulunan insanların daha düşük miktarda stres hormonu salgıladığı ve doğanın insanları daha yaratıcı kıldığı da biliniyor!
Amazing Nature_(0006)
Doğayla birlikte olmanın insanları birbirine yaklaştırdığı da bilinen bir gerçek. Yapılan araştırmalara göre doğal olmayan ortamlar insanları daha bencil ve bireysel yaparken, doğal ortamlar kişiler arası yakınlığı ve aidiyet duygusunu artırıyor. Hatta yeşil alanlarda insanların daha cömert olduğu, daha fazla sosyalleştiği ve diğer insanlara daha fazla güvendiği biliniyor.
skyscraper_04
Bizler ise binalar, otomobiller, okullar, ofisler ve alışveriş merkezleri arasında bir yaşam sürüyoruz. Her geçen gün doğal ortamlardan daha fazla uzaklaşıyoruz. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar olarak zamanımızın % 93’ünü kapalı mekanlarda geçiriyoruz. Yoğun iş tempolarımız, ev işleri, bilgisayar, cep telefonu, televizyon, kalabalık alışveriş merkezleri hem zamanımızı hem de bizleri tüketmekte, fiziken ve ruhen  yormakta…
Sonuç olarak öğle yemeğinizi çimlerin üzerinde yiyin,  pencerenizin önünde bir saksı çiçeği büyütün, deniz kenarında yürüyüş yapın, meyve toplayın, ağaca tırmanın, maillerinize bir ağaç altında bakın, kitabınızı parkta okuyun, hafta sonları doğa yürüyüşleri yapın, bir hayvan besleyin ya da sokak hayvanlarını besleyin ama bir şekilde hayatınıza doğayı sokun. Çok daha mutlu hissettiğinizi göreceksiniz.

20 Ocak 2014 Pazartesi

Farklı (İstanbul Flash Haberden)


Şule Bektan



Bazen akılcı düşünen ve üreten insanlar duygu kirliliğinden sıkılarak absürt davranış stilleri göstermeye çalışsa da boşa, her şey akıl ve mantık süzgecinden geçmeye devam ederken çuvaldız elinde ortaya çıkıp oraya buraya sallayamıyorsun ne kadar istesen de.

Her ne kadar kusursuz insan olmasa da düşündüğün tek şey şu oluyor, yaşadığım zaman içinde” gerçekten ben kusursuzum”.

Düşünceler ve davranışlar o kadar basitleşmiş ve yozlaşmış ki, bu yozluğun içinde “aman bana ne “denildiği zamanlar olsa da akıl toparlan diyor.
işin zor ama insanlığından faydalanmak isteyen yani kısaca onların deyimi ile “aptal” yerine koyan insanların aslında amaçlarının ne olduğunu ve nereye kadar sıçrayabildiklerini bilmek yorsa da niyet iyi, o senin her şeyi bildiğini bilmiyor J

Onların karşısında onlar gibi düşünüp onlar gibi hareket etmek istersin bazen yalan değil, salakça davranışlar sergileyip yüzsüzce salyalarını akıtmalarına bazen imrenirsin, sürekli kontrollü olmak ve insanların yapacakları hataları tibexlemek yoruyor insanı çoğu kere.

Espri yapmasını bilmeyen bir insana zaman zaman verilen öğütlerle şu eleştiri yapılabilir,”ya kardeşim sen de çok asık suratlısın bir iki fıkra öğren bari toplumda anlatırsın”,biraz canlı ol “,ve adam grubun içinde öyle bir fıkra patlatır ki ,Allah Allah anlatmasaydı keşke, herkes donar kalır, hahhhaaa, hiiiii, hıııııııııııııııı acaip çıkan sesler adama ait tabii,neden değiştirmeye çalışırsın ki…

Ken bu sun, diğeri gerçek sen değilsin.

İnsan öğretileri ile hareket eder, değişebilir mi evet de yani bir yere kadar.

Karşımdaki insanı dinlerken bir sonraki hamleyi düşünerek elimde çuvaldız dinlemedim asla.

Zaten o kadar net dinliyorsun ki çuvaldızın geldiğini görünce havada tutsan da adeta karşındakinin egolarını beslemek zorunda kalıyorsun,acımakla sırıtmak arası bir tebessüm,”seni anlıyorum”.

Aslında bu durum bana keyif vermiyor desem yalan olur, demek ki biraz artılar fazla, eyvallah.

Şimdi yazıyı okuyanlar amma da megaloman demişlerdir, insanların hamlelerini görmek aha şimdi ayak ayak üst üste atacak hamlesini bilmek yorucu gerçekten, ama yapılabilecek bir şey yok,
eşim ailem sahip çıktığım insanlar dışındakilerde umurumda değil, herkes birbirine saygı göstersin isterim tabii ama bu imkansız, kuyu kazanlar ve çelme takanlar var olacak her zaman ve zaman zaman.

Ne tuhafız biz insanlar, birileri dişlerini gösterecek diğeri de aptal saflığında içinden kıs kıs gülecek, senin bildiğin ,söylediğin, bilendiğin her şeyin farkında karşındaki,parantez içinde farkındalar kastettiğim.

Allah herkesin gönlüne iyilikler versin ki insanlar birbirlerine şefkatle sevgi versin.


flameay@hotmail.com

13 Ocak 2014 Pazartesi

Geçen Gün " Sosyal Medya Mini Araştırmamıza katılır mısınız?" İcabet Etmezsek ayıp olur dedim, iyi demiş miyim ?!... :)))

............................
 3 sorumuza cevap vermenizi rica ediyorum. 

1- Kullandığınız ilkden sona doğru 5 sosyal medya mecrası hangileridir? 
2- Sizce "sosyal medya uzmanında" bulunması gereken önem sırasına göre 5 önemli özellik nedir? 
3- Sosyal medyanın "geleceğine" dair tek bir cümle kurmanızı rica ediyoruz... 

İŞTE BENİM CEVAPLARIM
ARAŞTIRMA SONUÇLARI ELİME GEÇİNCE ONLARI DA PAYLAŞACAĞIM


1-  1-Suret Kitabı (İncülazcadan Nefret Ederim) (pEKİ pEKİ, FaceBook)
      2 - Bağlantının İçindeKaldı (Yukarı Bakınız) (iyi iyi, LinkedIN
      3 - Ötüp Duran Kuş (Twitter tabee!)

2 - 1 - Sosyal Medya Diye tanımlanan, bir taraftan da insanları asosyalleştiren Metanın
           Dinamiklerini, yani insanların neyi niye değil de nasıl yaptıklarını iyi anlaması
     2 - İnsan doğasının sanal alemdeki yansımısanı iyi analiz edebilmesi
     3 - SM aygıtlarını iyi kullanabilmesi
     4 - Toplumsal tepkileri iyi okuması, iyi tahmin etmesi ve doğru yönlendirmesi
     5 - Sanal dünyadaki tepkilerin gerçek dünyadaki yansımalarını iyi gözlemlemesi
          doğru analiz etmesi

3 -  Dünya denen bu uzay gemisi ve üzerindeki insanoğlu denen mahluk, kendini sosyal olmak adına hızla asosyalleştiriyor, SM'nın bir amaçtan çıkıp araca dönüştüğünü görüyoruz, bu da SM'nın altın çağının daha sadece yaklaştığının habercisi!

10 Ocak 2014 Cuma

HERŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ GELİŞİYOR



Çok sevdiğim bir Amerikan şiirinin bir mısrasında “sen bunun farkında olmayabilirisin ama hayat olması gerektiği şekilde ilerler” diye bir mısra vardır. Son zamanlarda olanlar bana bu mısrayı anımsatıyor.

Oysa biz “acıların insanıyız”, hep hayal kırıklığına uğramışız, herşeyin aleyhimize geliştiği düşüncesiyle dizlerimizi döverek haykırıyoruz. Sanıyoruz ki olabilecek en kötü sonuçları “ben zaten biliyordum” diye ilan edersek hayalkırıklığını daha güçlü bir şekilde atlatırız.

Geçmiş ve bugün farklı.

Başbakan “büyük yolsuzluk” skandalında ne yapsa konu kapanmıyor. Yargıya alenen müdahale ediyor. Etmese bu işin sonunda oğlu, eşi, kızı ve kendisi hapise düşecek. Vasfiye teyze deyimiyle “ee mecbur, alenen yargıya müdahele edecek”.

Kılıçdaroğlu, İnce ve CHP’nin kadrosu çok etkin bir karşılık veriyorlar. Konuyu saptırmadan “yolsuzluk, yolsuzluktur” diyorlar başka bir şey demiyorlar. Erdoğan gündemi ne kadar değiştirirse değiştirsin, CHP tuzağa düşmüyor. Kılıçdaroğlu doğru bir hitabetle miting arkasına miting yapıyor. MHP de Gezi olaylarından farklı olarak yolsuzluğun üzerine gidiyor.

Abdullah Gül, çekingen bir karakteri olduğundan değil veya Erdoğan’a destek için değil, Erdoğan iyicene yıpransın diye konunun dışında kalıyor. Fethullah Gülen bile sustu. Bırakıyorlar Erdoğan kendi hatalarıyla kendini mahvetsin. Cemil Çiçek’e veya Taha Akyol gibi AKP’lilerin saygın bulduğu kişilikler Erdoğan’a kabus gibi gelecek laflar ediyorlar. 

Basın bangır bangır her haberi veriyor. Gezi olayları gibi değil. Köşe yazarları, manşetler, sürmanşetler 6 ay önce olabileceklerden çok çok cesur. Bir iki safkan yandaş medyaya bakmayın. Neredeyse 17 Aralık’ın üzerinden bir ay geçti. Gündem yolsuzluk.

Metin Feyzioğlu, çok güzel bir rol üstlendi. “Hep eleştiriyorlar. Çözüm üretmiyorlar” imajından farklı bir durum yarattı Feyzioğlu. Kılıçdaroğlu zehir zemberek eleştirirken, Feyzioğlu gelin size yardım edelim çözün yapıyor. İyi polis kötü polis. 

Mustafa Sarıgül halkta alerji yaratacak sert bir stil kullanmadan seçmenin tümüne, “gelin sizi kucaklayalım” tonunda davetkar mitigler yapıyor.

AKP tam %11 puan kaybetti. Düşüş devam etmekte. CHP sosyal demokratların alabileceği en üst sınıra getirdi oyları. MHP de muhafazakar kesimin oylarını bölmeye başladı. Oylarını %50 arttırdı. AKP yerel seçimlerde çok ciddi bir yenilgiye doğru gidiyor.

Bizim aramızda “felaket çığırtkanları” var. Bunlar yedi cücelerin somurtkanı gibi “pek tabii ki Erdoğan bu işten sıyrılacak” diyerek sağa sola moral bozuyorlar. En çok da onların sesi çıkıyor.

Aramızda bir de “aradığı aşkı bulamayan”lar var. CHP ekibinde kimi görse hemen CHP’nin lideri yapıyorlar kafalarında. Emine Ülker Tarhan, Muharrem İnce, Şafak Pavey, Metin Feyzioğlu, Mustafa Sarıgül için hemen “partinin gelecekteki lideri” yakıştırması yapıyorlar. Dur be kardeşim. Bir kitle partisi bir sürü yıldızdan oluşur. Bu kişiler gerçekten çok değerli ama herkesi hemen partinin başına oturtmayın. Kılıçdaroğlu şu anda başarılı.

Güzel olan şu: bu günlere takım çalışması ile, hepimiz uğraşarak, hepimiz üzerimize düşeni yaparak geldik. Sadece bir iktidar değişimini değil çağdaş bir demokrasiyi mücadele ederek hakkedeceğiz. Türk halkı ilk defa bunu savaşarak elde edecek ve bu bizim belleğimizde kalacak. 

Sizlerden umduğumuz olabildiğince çok insanla yüzyüze konuşun ve daha güzel daha yaşanılası bir Türkiye'yi tarif edin. AKPlilerin kaygılarını dinleyin. Kaygılarına samimi cevaplar verin. Siz de kucaklayın. Olumsuz ile değil, olumlu ile insanları ikna edin.

Herşey olması gerektiği gibi gelişiyor bence. Sabredin doğru yönde ilerliyoruz. 

Ahmet Tamtekin