18 Nisan 2014 Cuma

MEGA PROJELER VE SONRASI: Peki Ya SÜRDÜRÜLEBİLİR YEREL KALKINMA

kanalistanbul
Farkında mısınız, yaratılan uyduruk ve abartılı gündemler ile Türkiye'nin asıl gündemlerinden dikkat uzaklaştırılıyor;
Demokrasi ve insan hakları yok olurken abartılı projelere gereksiz yatırımlar yapılarak vergiler çarçur ediliyor.
Geri kalmış bölgeleri terör örgütleri, ağalık sistemleri kopuşa götürürken zaten aşırı kalabalık ve yığılmış İstanbul'da mega projeler birbirini kovalıyor,
termiksantral
Asıl korkuncu, gelişmiş batı ülkeleri HIZLA YENİLENEBİLİR ENERJİLER, AKILCI ATIK YÖNETİMİ ÇÖZÜMLERİ ve ENERJİ TASARRUFUNA giderken, biz daha çok nasıl MÜSRİFLİK ederiz yarışındayız.
3kopru
Korkarım, bunları dikkate almadan bir havaalanı projesini tartışmak, kafamızı kavanoza sokup "JAPON balıkları neler hissediyor acaba?" demek kadar anlamsız olacaktır.
Milli Enerji, Tasarruf ve Kalkınma Modellerimizi Düzenlemeden, bu tip ÇEVRE ve EKONOMİK felaketlere açık olan projeleri tartışmak,
1938'de İNGİLTERE'ye UÇAK İHRAÇ eden TÜRKİYE'den, BOİNGLERE GALLEY (uçak mutfağı) yaptığı için BÖBÜRLENEN (TAI-TAV-THY ortaklığı ile hem de) bir TÜRKİYE'ye düşmemizinin nedenini yeterince açıklar, sanırım.

RAYLI SİSTEMLERİ azami ihmal edip PNÖMATİK tekerlekli araçları öne çıkaran DEMOKRAT PARTİ ZİHNİYETİ ile bugününün DUBLE YOLCU AKP ZİHNİYETİ arasında ne fark var, sizce

avrasya_tuneli

Diğer taraftan, istanbul ve Marmara Güvenlik ve temizliği yerine yeni bir çevre felaketi yaratacağı açık olan böyle bir projeye kalkışmak,
arkada dönen mega rantları zikretmeye bile gerek yok tabii,
Acaba, bu bahsedilen 700Milyar $ Fon, Kalkınmada öncelikli bölgelere KÜÇÜK ve EFEKTİF Projelerin finansmanına aktarılsa
Örnek olarak, Kalkınma Ajansları:
Türkiye’de de aslında bir süredir yerel girişimlerle oluşturulan ve finansmanlarının büyük bir bölümünü uluslararası fonlar aracılığıyla sağlayan kalkınma ajansı niteliğinde çeşitli yapılar faaliyet göstermektedir. Ancak ‘kamu kaynaklarıyla finanse edilecek ve merkezden denetlenebilecek kalkınma ajansları’ kurma fikri, öncelikle AB’ye katılım sürecinde gündeme gelmiştir. Kanun tasarısının gerekçesinde, “..katılım öncesi mali yardımların en yoğun olarak kullanılmaya başlandığı bölgesel kalkınma programlarının etkin ... bir şekilde yürütülebilmesi için programları yerel düzeyde yürütecek bölgesel koordinasyon birimlerine ihtiyaç
bulunmaktadır” (Gerekçe 15, s. 20) denilmektedir. Bu nedenle hem katılım öncesi bölgesel kalkınma yardımlarından, hem de katılım sonrasında AB yapısal fonlarından yararlanabilmek için Türkiye, 2003 Yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde kalkınma ajanslarını kuracağını taahhüt etmiştir.
Ama bu fonlara aktarılan paradan en büyük payı YİNE İSTANBUL alırken,
baktığınızda toplam fon miktarı TÜM TÜRKİYE İÇİN 442mİLYON TL gibi komik bir düzeyde kalmakta, ve MALESEF, önemli bir kısmı da yine Belediyelere, Valiliklere, Kaymakamlıklara velhasılı kelam özel girişime aktarılmamaktadır.
Paranın çoğu da çarçur edilmekte, abuk sabuk "PROJE" (!) lerde batırılmaktadır.
Kendi Kendine Kalkınmanın en başarılı örneklerinden Taiwan, 1950-90 arasındaki dönemde, sadece Mikro ve Küçük İşletmelere (KOBİ en alt grubu) destek vererek Türkiye'nin tam 40 katı hızlı büyümeyi başarmıştır.
Diğer taraftan, KOSGEB kanununda da bir düzenleme olmadığı için İNOVASYON (Yenilikçilik) dikkate alınmamakta, berber dükkanına bile kredi verilmektedir, ama bakıldığında, İSTANBUL'un aldığı pay yine tüm Türkiye'nin geri kalanından fazladır.
Bu politikaların yansıması olan bu KORKUNÇ FİKRİ, Sıkı bir proje olarak lanse etmek,
Çöldeki kum, denizdeki tuz dışında kaybedecek birşeyi olmayan Arap ile bizi aynı kefede,
yan kulvarlarda yarışır göstermek,
biraz değil de ÇOK AĞIR BİR AYIPTIR, TÜRK Milleti gibi Yüksek SECİYELİ bir Millet için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder