13 Aralık 2014 Cumartesi

TWITTER - IBM - IP (intellektüel varlıklar)

Geçtiğimiz yıl Twitter‘ın, IBM tarafından kendisine ait patentlerin izinsiz kullanımına yönelik suçlamalarla karşı karşıya kalmasının ardından taraflar uzlaşma sağlamış görünüyor. Twitter Hukuk Direktörü Ben Lee tarafından yapılan açıklamaya göre, Twitter 900′den fazla IBM patentini çapraz kullanım anlaşması ile satın alarak hem entelektüel varlıklarını koruma altına aldı hem de inovatif çalışmalarını devam ettirme imkanı sağladı.
Anlaşmanın Twitter’a maliyetine yönelik bir açıklama yer almazken bu ufak boyutlu patent portföyü satışı IBM’in ilk çapraz satış anlaşması değil. Halen dünyanın en fazla patent haklarına sahip firması ünvanını elinde bulunduran IBM, daha önce Facebook’a 750, Google’a ise 1000 patentinin kullanım haklarını satmıştı. IBM’in geçtiğimiz ay rakamlarına göre sahip olduğu patentlerin sayısı ise 6 bin 809 olarak tespit edilirken bu alandaki en yakın takipçisi Samsung’un 4 bin 676 patenti bulunuyor.


AR-GE NEDEN GEREKLİ
Yaklaşık 60 yıl önce, ekonomik kalkınmada eğitimin önemli bir payı olduğu anlaşıldı.. Önceleri eğitimin kalkınma üzerindeki olumlu etkisi biliniyordu, ancak, emek, sermaye ve girişimci kadar önemli olduğu sonradan hesaplandı.
Araştırma ve geliştirme(AR-GE ) çalışmaları da benzer şekilde son yarım asırda önem kazandı..
Örneğin şimdi teknolojinin sanayileşmiş ülkelerin ekonomik büyümesine katkısı yüzde 50 ile yüzde 70 arasında hesaplanmaktadır. (G.R. Mitchell, “The Globla Context for U.S. Technology policy)
AR-GE çalışmalarını, üniversiteler, bazı kamu kurumları ile özel sektör araştırma bölümleri yapmaktadır.
Türkiye’de AR-GE harcamalarının büyük bir bölümü, üniversiteler, kamu kurumları ve odalar tarafından yapılmaktadır. Özel sektörün yaptığı AR-GE harcamaları sanayileşmiş ülkelerden çok düşüktür. Ayrıca özel sektör teknolojide ithalatı tercih etmektedir. Bu tercihte kurun düşük olması da bir etkendir. Yeni teşvik kanunu AR-GE için yeni imkanlar getiriyor. Bu anlamda AR-GE çalışmalarına bir katkısı olacağı açıktır. 
AR-GE’ye verilen önemi, bu konuda yapılan harcamaların Milli Gelirin içindeki payı göstermektedir. 
Sanayileşmiş ülkelerde bu oran yüzde paylarla ifade edildiği halde bizde binde paylarla ifade ediliyor
AR-GE harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla içindeki yüzde payı bazı sanayileşmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bu durum daha iyi anlaşılıyor..
Japonya  3.70
ABD  2.72
Avrupa  1.93
G.Kore  2.53
Türkiye  0.84  
Yunanistan  .65 
Türkiye’nin AR-GE harcamalarını artırması hiç olmazsa GSYİH içindeki payını yüzde 2’lere çıkarması gerekir.. 

Sanayileşmiş ülkelerde bu harcamaların çoğunu özel sektör araştırma bölümleri yapmaktadır.. Bizde ciddi araştırma bölümü olan özel sektör kuruluşu sayısı üç-beşi geçmiyor. Özel sektör bu konuda da devletin eline bakıyor.. Devlet ise, faiz dışı bütçe fazla hedefini tutturabilmek için araştırma - geliştirme harcaması yapmıyor.. 

TÜİK’in araştırmasında, bizde AR-GE harcamalarının yüzde 66.3’ü yüksek öğrenim, yüzde 23.2’si özel sektör ve yüzde 10.4’ü de kamu kesimi tarafından yapılmaktadır. 
Bu tür araştırma harcamaları, meyvesini geç veren araştırmalardır.. Bu nedenle siyasi iktidarların bu harcamaları artırma gibi bir kaygıları mevcut değildir. 

Üniversitelere gelince... 1980 YÖK’ten sonra Üniversiteler tek düze eğitim kurumlarına döndü.. Araştırma fonları kısıldı.. Öğretim üyelerinin yurtdışı ödenekleri kaldırıldı.. Maliye Bakanlığında, uzman ve teftiş kadrosunda çalışanlar, Başbakanlıkta çalışanlar, iki yıl mutlaka yurt dışına araştırma için çıkıyor.. Asıl çıkması gereken üniversite öğretim üyeleri ise hayat boyu böyle bir imkandan yoksun kalıyor. 

Yapılması gerekenler :
1. Üniversiteler ve kamu kurumları için AR-GE harcamalarına daha çok ödenek koymak gerekir. 
2. Özel sektörün yaptığı AR-GE harcamalarının tamamını vergi dışında tutmak ve teşvik vermek gerekir. 
3. Yüksek Öğrenim Kanununda değişiklik yaparak, “Üniversite Sanayi işbirliğinin” daha açık ve daha kolay işlemesini sağlamak gerekir. 


Akademisyenlerin, özel sektörde araştırma yapma imkanları çok sınırlıdır. Bırakın özel sektörü, kalkınma ajansları akademisyenlere araştırma yaptırmak istiyor. Ancak, harcamalar için  mevzuat müsait değildir. YÖK bu alanda elastikiyet sağlayacak ve özel sektörde yapılan çalışmaların da akademik araştırma kapsamında değerlendirilmesine imkan verecek yasa teklifi sunmalıdır.

24 Ağustos 2014 Pazar

Uzman Olmayanlar için Hızlı Proje Planlama Rehberi

Müdürünüz çağırdı, damdan düşer gibi kucağınıza yeni projenizi verdi. Üzerine de ekledi : “Nuri, projeye hemen başlayalım, bu iş acil“. Her projenin olduğu gibi…
Yine mi birşey düşünmeye, planlamaya vakit yok, yine mi apar topar işe başlayacağız. Sonra bir türlü proje kapanmaz, bitmez, suçlu biz oluruz.
Çok tanıdık değil mi? İşte hepimizin başına gelen, yerdeki gerçek.
Ama aklınızdan çıkartmayın, başarılı ya da başarısız her işin sorumlusu proje yöneticisidir. O yüzden ağalar böyle istedi, vakit yok, adam eksik vs. lerin arkasına sığınmayın. Kendinize iyi-kötü bir yol haritası hazırlayın.
PMI (Project Management Institute) size 4×4’lük bir yol sunar ama bunun arkasında yatan varsayımı da planlamaya vakit ayıracağınızdır ve bu süreçte birbiriyle bağlantılı onlarca detaylı belge vardır.

Biz gelelim sıkışık bir takvim ve hemen başlama zorunluluğu olan durumlarda bir yol haritası çizmek adına hazırlayabileceğimiz planlama belgelerinin olmazsa olmazlarına ve kompakt halde neler içereceğine.

  1. İlk Hareket : Projeyi alır almaz bilgisine güvendiğiniz, konu hakkında fikir sahibi olabilecek kişilerle görüşün. Böylece zaman, gerekli kaynaklar ve maliyetler hakkında genel bir fikriniz olur. Zaten yönetimin de ilgisini çekecek olan ana konular bunlardır.
  2. Proje Başlatma Belgesi : Çoğu projede hazırlanma gereği duyulmuyor ama genel çerçeveyi çizmek açısından çok önemli. Tek sayfa hazırlayın yeter. En azından Proje neden başlatılıyor (ihtiyaç, pazardaki boşluk, yasal zorunluluk vb.), teslimatlar neler, kilometre taşları, varsayım ve kısıtlar, ana paydaşların kimler olduğunun yer alması oldukça faydalı olacaktır. Bu belgeyi imzalatıp “Paydaş Listesi”ndekilerle paylaşın.
  3. Paydaş Listesi : Projeden bir şekilde etkilenecek irili ufaklı iç birim ve dış firmaların listesini oluşturun. Bu listede en azından Firma/Birim adı, Sorumlu kişi, İletişim bilgileri, Yapacaği işler ve Nasıl etkileneceği yer alsın. Bu çalışmanın içinde bir de gelecek değişiklik taleplerini kimin onaylayacağını belirlerseniz rahat edersiniz.
  4.  Gereksinim Belgesi : “Paydaş Listeniz”deki herkesle görüşün ve projeden beklentilerini alın. Hızlı olmasi açısından bir excel paylaşıp doldurmalarını isteyebilirsiniz. Ya da herkesin biraraya geldiği birkaç toplantı seansıyla beklentileri alabilirsiniz. Böylece planlama yaparken neler yapacağınızı belirlemiş olursunuz ve en önemlisi de durmadan gelecek olan değişiklik taleplerine kısmen de olsa bir set çekmiş olursunuz.
  5.  İş Kırılım Yapısı (İKY) : Bu çalışma bir ağaç yapısında grafik tarzındadır. Yapılacakları ana başlıklar halinde yazın ve 2-3 kademe daha aşağı inerek teslimatlar noktasında bırakın. Projeyi yönetilebilir parçalara bölmek ve resmin bütününü görmek açısından siz ve tüm paydaşlar için oldukça faydalıdır.
  6. Aktivite Listesi/Zaman Çizelgesi : İKY’de hazırladığınız teslimatları hayat geçirmek için gerekli aktiviteleri/görevleri bir liste halinde ekibinizle birlikte yazın. Sonra bu listedeki işleri yapmak için gerekli kaynak (personel, alet edevat), süre ve tarihlerini belirleyin. Sonrasında uygun kaynakları, yöneticileriyle görüşerek teyit edin. Bu çalışmayla Zaman planımızı da hazırlamış oluruz.
  7. Satın Alınacaklar : İKY ve Aktivite listesini hazırladıktan sonra karşınıza net bir harita çıkacak. Eğer uygun kaynaklar, kalifiye iş gücü veya gerekli know-how yoksa satınalma listeniz de böylece ortaya çıkmış olacak. Bunun için hemen teklif almaya başlayın, çünkü bütçemizi oluşturacağız.
  8.  Maliyet ve Bütçe : Aktivite listenizde ihtiyacınız olan kaynaklar ve Satınalınacaklar listenizde de dışarıdan alacaklarını sizin toplam bütçenizi oluşturur. Genelde buna bir de risk rezervleri eklenir ama planlama çalışmasına çok vaktimiz olmadığını varsayıyorum.

En azından bu 8 çalışmayı yaparsanız ana olarak bir yönetim planına sahip olursunuz. Ama unutmayın, bu çalışmaların hepsi tekrarlıdır, birbirlerini etkilerler ve daha fazlası da zaten mevcuttur.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Nasıl çevre edinilir?

İş hayatında başarılı olmanın yollarından biri geniş ve etkili bir çevreye (network) sahip olmaktan geçiyor. İyi bir çevre oluşturmak için ne yapmalı? İşte çevre edinmenin incelikleri...

166315699 thinkstock kariyer isyeri ofis is arkadasi mkl

İş hayatında başarının, sahip olunan çevreyle de ilişkili olduğu söylenir. Güçlü bir çevre, terfi ederken, daha iyi bir iş ararken, bir soruna çözüm bulmaya çalışırken ve daha birçok konuda faydalı olabilir. Farklı meslek gruplarından kişiler tanımak, onlarla düzenli iletişim kurmanın, sosyal hayata da zenginlik kattığı bir gerçek.

İletişim kurma ve çevre oluşturma (networking) konusunda yanlış algılardan biri, bu işin sadece başkalarından fayda sağladığı yönünde. Oysa işin püf noktası, almaktan önce vermeye odaklanmak ya da yardım beklemektense yardım teklif etmek. “İş hayatı sadece finansal sermaye ile dönmez. Güçlü bir sosyal sermaye de gerekir” diyen yönetim konularında uzman Çiler Yıldız, sosyal sermayenin kurulan bağlantılarla ölçüldüğünü söylüyor.
İşte çevrenizi genişletmenin incelikleri:

1 -        Hemen başlayın:
            Bu iş zaman ister. Çevrenizdekilerle uzun sürecek sağlıklı bağlantılar kurun. İşe, en yakınlardan başlayın. (Aile, yakın arkadaş, akrabalar).

2 -        Tanışmak istediğiniz kişileri belirleyin:
 
Onlarla nerede, nasıl tanışabileceğinizi araştırın ve planlı bir şekilde orada olun.

3 -        Kaliteli sohbet etmeyi öğrenin: 
Kendinizle ilgili hikaye anlatın. Dijital gazete yöntemini kullanın. Tıklanacak kadar ilgi çekici misiniz? Gündem hakkında da bilginiz var mı?

4 -        Mutlaka kartınız olsun: 
Bir işe başlamadıysanız bile tanıştıktan sonra bırakacak kartvizitiniz olmalı. Mesleğiniz veya bitirdiğiniz bölümü yazıp bastırabilirsiniz.

5 -    Toplantılara hazırlanın: 
         a - Nerede, kimler katılıyor, kim davet etti, ne giymeli, kimlerle tanışmak istiyorsunuz,   tanıdıklardan kim var, öğrenin. Konu açıcı espri ve hikaye toplayın. 

         b - Nefesiniz için nane şekeri, temiz ve güzel kokan bir vücut, şık, ütülü, ortama ve amacına uygun ama abartısız bir kıyafet, boyalı ve cilalı ayakkabılar, hanımlar için manikür ve pedikür, beyler için düzgün ve temiz eller,

6 -        İlkyardım çantanızı hazırlayın: 
İki kartvizitlik (Alacağınız kartları sizinkilerden farklı yerde saklayın), kalem, not defteri, toplantı yerinin adres - park bilgisi, gülüşünüz, merakınız, espri yeteneğiniz. 

7 -        Karşınızdakini dinleyin: 
Sürekli konuşan siz olmayın.

8 -        Sürekli aynı kişi ve grupla olmayın: 
Bir toplantıda mutlaka yeni birileriyle tanışmak için çaba harcayın.

9 -        Bağlantılarınızdan kopmayın: 
Mesela öğretim görevlileriyle, sınıf arkadaşlarınızla iletişimi kaybetmeyin. Yıllar sonra onların, hayatınıza zenginlik katacağını göreceksiniz.

10 -     Sürdürmenin bir yolunu bulun: 
Sadece tanışmış olmak, ilişkide olduğunuz anlamına gelmez. Onu takip edin, teşekkür notu gönderin, onun için yapabileceğiniz herhangi bir şey varsa yapmaktan çekinmeyin.

11 -      Aktif olun: 
Profesyonel organizasyonlarda görev alın.

12 -      Kişisel web sitenizi kurun: 
İlgi duyduğunuz alanlarda fikirlerinizi paylaşın.

13 -     Kişisel markanızı oluşturun: 
Başkalarının sizi tavsiye etmesini hedefleyin. İyi olduğunuz alanı nasıl faydaya dönüştürürsünüz? Bunu doğru kişilerin bilmesini nasıl sağlarsınız?

14 -     Ayda en az (listenizde yer alan) 2 kişiyle tanışın:
            Ve onlar için neler yapabileceğinizi sorun.

15 -     Çeşitliliğe önem verin:
            Kişi sayısından çok, farklı kişilerin olmasına dikkat edin. 

15 Ağustos 2014 Cuma

6 Adımda İşinizi Karlı Kılabilirsiniz

İşiniz için 6 Adımda Karlılıkİşte tüm iş varlıklarını en iyi şekilde kullanarak satışı arttırmak, giderleri aşağı çekmek ve karlılığı arttırmanın yolları
1. Çalışanları Bünyenizde Tutmak
Çalışanınızın yerine yeni bir çalışan almak yıllık tazminatıyla birlikte almak maliyetler için kötü bir durum doğuracakken, kalifiye eleman alımı yerine çalışanınızı bünyenizde tutmanız hem maliyetleri aşağı çekecek hem de nitelikli iş gücü yaratacaktır. Bu durum da çalışanlarınızı güvende hissettirerek memnuniyetlerini arttıracak kendi işlerine odaklanabilmelerini sağlayacaktır.
2. Sigorta Masraflarını Kesmekİl olarak reklam harcamaları ve iş seyahatlerini azaltmak gibi tüm kolay para kazandırabilen alanları biraz kurcalayın, sigorta primlerine daha yakından bakın. Bu maliyetleri kırpmanın kolay yollarından bazıları şunlarıdır:

Alışverişe çıkın
: Sigorta oranlarının yıldan yıla nasıl değiştiğini görebilmek şaşırtıcıdır. En iyi anlaşmayı yaptığınızdan emin olabilmek için birkaç dakikanızı rekabet içerisindeki piyasaya ayırın.
İhtiyaçlarınızı yeniden değerlendirin:  İşiniz değiştikçe sigorta ihtiyaçlarınız da değişir. Banka hesaplarınız ve faydanızı arttıracaktır.
Bir dernek veya alıcılar grubu aracılığıyla sigorta satın alma: Bu gruplar daha büyük ve üyelerine daha kapsamlı indirimler yapabilirler.
Sorumluluk azaltmak için adımlar atmak: Bina erişimlerini kısıtlamak, hırsızlığa karşı önlemler almak da indirim sağlayabilir.
3. “100 Milyonluk Fikre” Odaklanmak
Girişimcilerin gün içerisinde odaklandığı binlerce olmasa da yüzlerce şey var. Önceliklerinizi belirlemek daha doğru olacaktır. Ve işte daha önemlileri:
İşinize çalışın, onun üzerinde değil: İşinizin altyapısına çalışmak iş çekmek veya gelir üretmekten daha ziyade zaman kaybına yol açıyor
Sosyal medya kelebeği olmak: Faturalanabilir görevlere odaklanın, sosyal medyayı etkin ve zaman kayıplarından uzak kullanın.
Toplantılara katılın: Toplantılara katılan profesyonellerin sayısı giderek artıyor, bunu sorgulayın ve katılım sağlamaya başlayın.
Saad Faruque on Flickr
Saad Faruque on flickr
4. Çalışanlara Eğitim 
%70 Yaşantısal Öğrenme ve Uygulama
%10 Resmi Eğitim ve Çalışması
%20 Geri Bildirim ve Paylaşım ile McCall, Eichinger teorisi.
Optimum verimliliği sağlamak için çalışanlarınıza yatırım yapabilir öğrenme yollarına göre en uygun eğitim tarzı ile onlara hitap edin.
Bilgi paylaşımı için video içerikleri oluşturmak daha faydalı olacaktır.
blog.capterra.com
blog.capterra.com
5. Müşterilerinize İşinizi Gösterin                 
“1 dakikalık bir video 1.8 Milyon kelimeye bedeldir” der James McQuivey. Bu 6.000 sayfaya eşdeğerdir.
Üst yöneticilerin %59 u bu bilgileri okumaktansa videoyu tercih ediyor. Görmek inanmaktır ve bunun satışlara pozitif bir etkisi vardır.
Bunun için video tasarımcı almanıza gerek yok. Eğer şirket içinde bir güvenlik kameranız varsa şimdiden bu ihtiyacınızı karşılamış durumdasınız. Operasyonel kısmınızı canlı olarak sunabilirsiniz.
İşleyiş tanıtımlarını videolardan oluşturmak satın almaya %85 oranında katkı sağlar.
6. Müşteri Hizmetleri Servisini Geliştirmek.
Müşteri hizmetleri servisinizin kalitesini attırmak dikkat etmeniz gerekenler;
Perakende hatları için bekleme süreleri
Müşteri ile etkileşim süreleri
Arzu edilen ürüne erişim
Çalışanların özenli olup olmaması

7 Ağustos 2014 Perşembe

Önemsiz bir yazı... okuma zahmetine girmenize gerek dahi yok...

..
en kapitalist gözle bile son 20 yıllık fütursuz kentleşme ve yapılaşma ve sanayileşmenin en liberal AĞIZDAN FACİA SONUÇLARI ;

...
Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) VI. Küresel Isınma Kurultayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı. 

EGD'nin mayıs ayında gerçekleştirdiği VI. Küresel Isınma Kurultayı'nın sonuç bildirgesinde, 2013'ün dünya tarihinde en sıcak 4. yıl olarak kayıtlara geçtiği belirtilerek, 2010'un bugüne kadarki en sıcak yıl olduğu, 2014 yılında ise sıcaklıklarla ilgili bir rekor geldiği ifade edildi.

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin (NOAA) 2014'ün haziran ayının 1880 yılından bugüne kadarki en sıcak haziran ayı olduğunu açıkladığı belirtilen bildirgede, bu haziran ayının üst üste normalin üzerinde sıcak geçen 352. ay olduğu da vurgulandı.

Bildirgede, Türkiye 'nin 5. İklim Değişikliği Ulusal Bildirimi'nde kuraklığın ülke için ileriki yıllarda önemli bir sorun oluşturacağı ve 2030 yılında İç ve Batı bölgelerde yüzde 40, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yüzde 20-40 arasında su stresi yaşanacağının bildirildiği anımsatıldı.

Ulusal Bildirim'de ayrıca, iklim değişikliğine bağlı olarak hidrometeorolojik afetlerin, fırtınaların, büyük kentlerde sellerin, kuraklığın, iklim değişikliğine bağlı göçlerin, orman yangınlarının artacağı, meteorolojik afetler nedeniyle tarımsal üretimde büyük hasarlar oluşacağına işaret edildi.

Sonuç Bildirgesi'ne göre, 2014 nisan ayında hazırlanan sera gazları ulusal envanter raporunda Türkiye'nin 1990 yılında toplam 188,5 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olan sera gazı salımının 2012 yılında 439,9 milyon tona çıktığına dikkat çekildi. Yüzde 133'lük bu artışla Türkiye, bu dönemde sera gazı salımlarını en fazla artıran ülke oldu. Kişi başına sera gazı salımları ise 1990 ve 2012 yılları arasında 3,4 tondan 5,9 tona yükseldi.

Sera gazları ulusal envanter raporuna göre, Türkiye'de enerji sektörü 308,6 milyon ton karbondioksit eşdeğeri salımla ilk sırada yer aldı. Endüstriyel işlemlerden 62,8 milyon ton, atıklardan 36,2 milyon ton, tarımdan ise 32,3 milyon ton eşdeğer karbondioksit sera gazı salımı gerçekleşti.

"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÜLKEMİZE YÜZ MİLYONLARCA LİRALIK ZARARI VAR"
Türkiye'de de son 10 yılda meteorolojik afetlerin sayısında önemli artışlar olduğuna işaret edilen bildirgede, "2013 yılında çoğunlukla sel, fırtına ve dolu olarak gerçekleşen 350 kadar afet olmuş" denildi.

Bildirgede, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'ne (MGM) göre 2013 yılında yağışlar ortalama değerlere göre yüzde 13 daha az gerçekleştiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Ülkemizde en son 2008 yılında yıllık toplam yağışlar normallerin altına düşmüştü. 2014 yılında ise bahar yağışları bölgelere göre değişmekle birlikte uzun yıllar ortalamasına yakın bir seyir gösterdi. Ancak haziran, temmuz ve ağustos aylarında şiddetli yağışlar gerçekleşti. Bu yağışlar başta büyük kentlerimiz olmak üzere birçok ilde sellere neden oldu. Ayrıca bahar aylarında birçok kentte hortum ve dolu afetleri de yaşandı. Bu afetlerin ileriki yıllarda artacağı ve şiddetleneceği de bilinen bir gerçek.

Yağış toplamlarının uzun yıllar ortalamasına yakın olmasına rağmen, yağış sularının sağanak şeklinde düşmesi nedeniyle Türkiye'nin birçok yerinde göller, dereler kurudu ya da su seviyeleri oldukça azaldı. Bu kurumalarda tarım alanlarının sulanması için yoğun miktarda su kullanılması da etkili."

"İSTANBUL SU HAVZALARINDA 55 GÜNLÜK SU KALDI"
Kuraklıktan en fazla etkilenen illerin başında İstanbul geldiği belirtilen bildirgede, şunlar kaydedildi:

"İstanbul'daki içme suyu havzalarındaki ortalama doluluk oranı İSKİ verilerine göre ağustos ayı başında yüzde 19'un ve kullanılabilir su miktarı da 163 milyon metreküpün altına düştü. Bu değerler son 10 yılın en düşük değerleri. İstanbul'a günlük 2,5-3 milyon metreküp su verilmekte. Kaba bir hesapla İstanbul su havzalarında 55 günlük su kaldığını söylemek mümkün.

2013 yılında İstanbul'a verilen su miktarı 0,91 milyar metreküp. İstanbul'un nüfusunun 2013 yılında 14,2 milyon kişi olduğundan hareketle su kayıpları da dahil, İstanbul'daki kişi başı su tüketimi 176 litre kadar. Ancak İstanbul'a verilen suyun yüzde 30 kadarı şebeke kaybı olarak toprağa akıyor. İstanbul'un Melen dahil toplam kullanabileceği su miktarı kuraklık sorunu olmaması durumunda 1,7 milyar metreküp civarında."

VI. Küresel Isınma Kurultayı'nın sonuç bildirgesinde 10 yıl sonra İstanbul'un nüfusunun 16,5 milyon ve kişi başı su tüketiminin gelişmiş ülkelerdeki seviye olan 250 litre olması durumunda yıllık su tüketiminin su kaçakları hariç 1,5 milyar metreküpe ulaşabileceğine işaret edildi.

Bildirgede, İstanbul'un nüfusunun hızla artması, Türkiye'deki her beş kişiden birinin İstanbul'da yaşaması, bu nüfus için yeni konut alanlarının üretilmesi ve kent içindeki yeşil alanların betonlaşmasının hem selleri hem de kuraklığı artırdığı, diğer yandan ise betonlaşma ile oluşan ısı adası etkisi nedeniyle küresel ısınmayı tetiklediği vurgulandı.

"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ENFLASYONU DA ARTIRIYOR"
İklim değişikliğinin diğer bir etkisinin de enflasyonu artırması olduğu vurgulanan bildirgede, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın temmuz ayında Türkiye'de son dönemde yaşanan kuraklıkların, gıda fiyatları üzerinde önemli miktarda olumsuz etki yaptığını ve bu durumun da enflasyon rakamlarının yüksek çıkmasına neden olduğunu açıkladığı anımsatıldı.

Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda da Türkiye'nin iklim değişikliği alanında Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum konusunda ilerleme kaydetmediği aktarılan bildirgede, şunlar kaydedildi:
"Sonuç olarak iklim değişikliğiyle mücadelede ülke olarak başarılı olduğumuz söylenemez. Hatta iklim değişikliği konusunda adım atmamamız, AB üyeliğimizi de riske atabilir. İklim değişikliği ile mücadelenin sera gazları azaltım ayağı için yapılacaklar belli. Bunlardan bazıları sera gazı azaltım hedefleri konularak karbon ve enerji yoğun kalkınmadan vazgeçilmesi, enerji verimliliğini artırma, yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla yararlanma, orman, tarım ve mera alanlarındaki yapılaşmanın önlenmesi, kentlerde toplu ulaşım olanaklarının arttırılması ve atıkların azaltılması.

İklim değişikliğine uyum kapsamında da afetlerce riskli bölgelerin tespiti, kuraklığa karşı su yönetimi, gıda güvencesinin sağlanması, toprakların, doğal alanların ve ekosistem hizmetlerinin korunması gibi yapabileceklerimiz var. Bunların pek çoğuna İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planında yer verilmiş. Ancak eylem planı, eyleme dönüşememiş durumda. Bu durumun temelinde ekonomik kaygılarla kısa vadeli ve sürdürülebilir olmayan, doğaya rağmen kalkınma hedefleri yer alıyor. Özetle iklimlerin değişmemesi için politikaların değişmesi gerekiyor." 

27 Temmuz 2014 Pazar

Bugün Bayram..... Erken Kalkın Çocuklar



Barış Manço Ne de güzel söylemiş, öyle değil mi çocuklar.

Sevgiye, Barışa, Mutluluğa ve Neşeye önemli bir kapı olan, Bayramlarımız için.

Ancak öncelikle Bayramınızıkutlamak isteriz

Aslında tüm dostlarımızın bayramını kutlamak istiyoruz,
Umarım bu günler, dünyada akan müslüman kanına, özellikle kardeş kardeşi katlederken buna son verilebilir.

Dünya, biraz huzur ve mutluluğun tadına bakabilir.
Çocuklar kanlara göz yaşlarına bulanmadan ana babalarına bakabilir.
Dostlarımız, sevdiklerimiz ve ailelerimizle, mutlu, huzurlu ve umut dolu bir bayram geçirebiliriz.

Şeker tadında bir bayram dileklerimizle!
Bayramınızı kutluyor, tüm sevdiklerinizle sağlık, mutluluk, neşe dolu bir bayram geçirmenizi diliyoruz.

çünkü, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN en önemli araçlarından biridir, gelenek ve göreneklerimiz, bizi birbirimize, fakiri zengine, akıllıyı ahmağa sağlamı engelliye ve en önemlisi, bizi ceddimize bağlayan.

Hangimizin çocukluk anıları içinde en güzel yeri tutan hatıralarının büyük bir kısmı bayramlar ile ilgili değildir???
Dünümüzü korumak, bugünümüzün değerini bilmek ve yarınımıza sahip çıkmak işte böyle anlamlı ve önemli Milli ve/veya Manevi değerlerimize sahip çıkmak ile mümkün olacaktır.

Peki Bayramın kelime anlamı nedir?
Etimolojik olarak iki farklı düşünce hakimdir.

Birincisi
Türkçe (Bay/May) kökünden türemiştir. Zenginlik, yücelik ve kutluluk bildirir. Kelime en eski Türkçe örneklerde badram olarak geçmektedir. Kelime Orta Farsçada paδrām ve aynı anlamdaSoğdcada patrām yazımı ile neşe, huzur, mutluluk, sessizlik demektir. İran dillerinde pati- geri, tekrar + rāma- sükûn, barış ve mutluluk. Beyrem veya Mayram olarak da söylenir.

İkincisi
Sevinç ve eğlence günü manasına gelen Farsça bazrâm veya bezrem kelimesinden geldiği söylenmiştir. Çiçekler ve ışıklarla süslenen yere de “bazrâmgir, yani gönül açan yer” denir. 
Demek bayram, “bir neşe ve sevinç günü” demektir. Arapçası, “عِيدَ” İyd’dir. Bu kelime dönmek manasına gelen “عَوْدَتْ” (avdet) kelimesinden gelir. Peş peşe tekrar etmek, her sene gelmek manasına gelir. Çoğulu "A'yâd"dır.
Bayram tebriklerine "Ta'yîd", bayramlaşmaya da "Muayede" denir. 
Peki, 

Sözlük anlamı ile bayram
bayram
1.           Millî veya dinî bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler.
2.           Özel olarak kutlanan gün
           Örnek: Üzüm bayramlarının eğlencelerinde bulunmak istiyorum. H. E. Adıvar
3.           Sevinç, neşe
           Örnek: Sandalda, gemide bir sevinç, bir bayram, el çırpmalar, gülüşler, yaşalar. N.             Cumalı
4.           Ulusal veya dinsel bakımdan önemi olan, kutlanan gün.
5.           Sevinç, neşe.
6.           Neşe ve sevinç günü. dini bakımdan hususi değeri olan ve milletçe kutlamalar yapılan gün veya günler.
7.           Bir dinde mübarek addolunan gün.

Türleri
1.   Dinî bayramlar
2.   Millî bayramlar
3.   Etnik ve uluslararası bayramlar
4.   Şenlik ve Festivaller

Türk halk kültüründe bayramlar
Türk ve Altay halk inancında Bayram niteliği taşıyan farklı kutlu günler bulunur. Türklerde İslam öncesi genel kabul görmüş iki bayram vardır.
1.   Koçagan: Bahar Gündönümü. (Kosa ve Saya)
2.   Paktıgan: Güz Gündönümü. (Pakta ve Payna)
Ayrıca Sümer geleneğinden Ortadoğu ve Orta Asyaya yayılmış olan ve sözbiçim olarak da bu sıralamaya uygun düşen Nardugan bayramı bulunur.
Koçagan (Kosa) baharda yapılır ve Nevruz bayramıdır, bahar gündönümüne denk gelir. Gece ve gündüz eşitlenmiştir. Koça Han adına yapılır. Paktıgan (Pakta) ise güz gündönümüne denk gelir ve Baktı Han adına yapılır. Yakutlar güz bayramına Abası Isıyah/Isıga (Kötü-ruh Serpmesi/Saçısı), bahar bayramına ise Ayıhı Isıyah/Isıga (İyi-ruh Serpmesi/Saçısı) derler. Isıyah (Isıga) sözcüğünün mevsimsel sıcaklık değişiklikleriyle bağlantıyı akla getirecek biçimde ısı kökünden türemiş olması ve Is/Es/Ez (sahip) sözcüğüyle bağlantısı da dikkate değerdir. Daire şeklinde yapılan bu şenlikler hem halayı hem de Kazaklardaki Kımız Murunduk denilen ölenleri de çağrıştırmaktadır. Ayrıca değişik mevsim ve dönemlerde yapılan törenler vardır ve bunlar da günümüzde de pek çok yörede isim değiştirmiş olarak devam eder. Saya bayramı Koçagan’ın (Kosa’nın) öncesinde yapıldığı için aynı ritüelin uzantısı olarak görülebilir. Kosa bayramı yaklaşık olarak kuzuların yüz günlük olduğu dönemde, nevruzdan bir hafta önce başlar ve nevruzu simgeler. Payna ise Paktıgan’dan sonra Aralık gündönümüne denk gelir. Yakut Takviminde Payna adlı bir ay vardır. Bu dört bayram dört ayrı yaratıcı gücü simgeler. Koça HanSaya HanBaktı HanBayanay Han. Ayrıca kimi yörelerde iki bayram kutlanır.
İslamiyet sonrasında ise iki tane önemli bayram kutlanmaya başlamıştır. Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı. Dünyadaki hemen her kültürde özel gün, şölen, bayram, şenlik gibi uygulamalara mutlaka rastlanır. Bu durum tekdüzelikten kurtulma isteğinin bir sonucudur.

Dini bayram ne demektir? İslamiyet'teki dini bayramlar nelerdir? 
Bayram, “ferah ve sevinç günü” manasına gelir. Dini bayramlar ise, yeryüzünde yaşayan çeşitli dinlere mensup toplulukların belli bir tarihte, bir veya birkaç gün sevinç gösterileriyle kutladığı günlerdir. Bu bayramlara özel ibadetler vardır. 

İslâm dininde Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı olmak üzere iki büyük dini bayram vardır: 
“Peygamberimiz (asm) Medine’ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber (asm): 
“Bu günler nedir?” Diye sorduğunda Medineliler: 
"Biz cahiliyet döneminden beri bu günlerde eğleniriz." dediler. 
Bunun üzerine Peygamberimiz: 
"Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramları'dır” buyurmuştur.”
 (Ebû Dâvûd) 

Ramazan ve Kurban Bayramları hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Dini bayramlar ulusal bayramlardan farklı olarak ay takvimine göre düzenlendiğinden her yıl bir önceki yıldan 10 gün erken gelirler. 

Yani Kutlu Doğum haftası gibi saçmalıklar, Dini belli amaçları için kullanmak isteye kötü niyetli bir takım insan müsvettelerinin kendilerine düşman belledikleri cumhuriyeti yıkabilmek için hazırladıkları zırvalıklardan biridir. Nitekim biz müslümanlar, Mevlüt Kandilini yüzlerce yıldız zaten kutlamakta, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAS) efendimizin yeryüzüne intikal ettikleri o kutlu geceyi şad etmekteyiz.

Bayramın ilk gününden önceki güne arefe denir. Arefe gününde yapılan ibadetler çok makbuldür. 

Ramazan Bayramı, Şevval ayının birinci günü başlar, üç gündür. Kurban Bayramı, Zilhicce'nin 10. günü başlar, dört gündür. 

Dinî bayramlar Allah'ın, kendini haramdan koruyan ve yaptıkları ibadet ve tövbelerle günahlarından temizlenen Müslümanlara hediyesidir. Çok güzel faydalar için verilen dini bayramlar başta Kur'ân-ı Kerim'in önemle bahsettiği “kardeşliğin” pekişmesi için güzel bir vesiledir. Çünkü dargınlıklar, küslükler son bulup yeni kaynaşmalara yol açar. Ve bayramlar sebebiyle, Kur'ân-ı Kerim'de: 

"Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının." (Nisa, 1) ayetiyle öneminin çok büyük olduğu ifade edilen “sıla-i rahim (hısım akrabayı ziyaret etme)” ibadeti yerine getirilir.